Yalnızlık silueti!
Ah o nüfuslu şehirlerin işlek caddelerine indirilen adımlardan ayyuka ulaşan ‘’yalnızlık” naraları.
Ne içli ve kederliymişiz. Yalnızlığın tanımını bizlere yanlış öğrettikleri gibi doğrusunu da yalanlara bulanmışlar ve ortalıkta dolaşmasına izin vermişler. Yalnızlık, hayat anlayışı, görüşü, duruşu toplum nezdinde cahil veya öteki olarak algılanabilir, bizler o tarafta değiliz. Bu örnekleri daha da açabilirim ama yalnızlığın önderleri olarak o cansız kelimelerin bizlere dokunarak hayat bulmalarına izin veremeyiz değil mi? Ah, nasıldır usul usul yanınızdan el ele tutuşanların geçişleri. Cana, kalbe dokunmaz da gider her şeye dokunurlar ve sonra esintilerinden bir koku yayılır…
Kaçışlarımız bitmez. Nereye gidersek gidelim aynı kokular, aynı adımlar ve aynı kıyafetlerin farklı varyoslarıyla karşılaşacağız. Sıkışıklık, caddelerden taşıp şehirlerarası yolcu araçlarına ulaşacak. Yalnız kalmayı isterken sıkışık bir toplum olarak iç içe olduğumuzdan bihabermişiz gibi ” bütünleşmeyi” hedef haline getirerek ilerlemek zorunda kalıyoruz. Ne üzücüdür bu ironi…
Bakmayın akıl buhranına uğramış birisi gibi konudan konuya atlıyor olmama. Bir türlü doğru yolu bulamıyorum. Tek yol gidişatından ziyade önümde tahmin edilemeyecek kadar çok giriş var ve hepsi benim tek bir adımımı bekliyorlar. Henüz çehrelerini seçemesem de hepsi kollarını iki yana açarak yaklaşmam için birbirlerinin önüne geçiyorlar.
Benim gibi çıkmazı olmayan her insanın karşılaşacağı durumdan sizleri haberdar etmek istedim. Bu arada arkamda kalın ve uzun duvar, yanlarımda esintisiyle insanı yerden yere vuracak yel uğulduyor. Önümde yaprak kadar ağırlığı olan siluetler var. Ardımdaki duvarın, yanlarımdan esen yelin hiçbir etkisi olmuyor; aksine onları daha da kuvvetlenmelerine yardımcı oluyor.
Şu kalabalıkların sakladığı insanları bilirsiniz: içinde düzinelerce hayali parçalanmış, yüreği incinmiş, canı yanmış, mutluluğu tarumara uğramış canlılar sonu olmayan her şeye büyük ümitlerle bağlandığından bölünmüş bir vaziyette yerin yüzünü acıtarak, yüzlerine de yalandan tebessümler asarak gözden kaybolana değin yürümüşlerdir. En üzücüsü de kalabalığa sığınan yalnızlıkların yıkılışlarını herkesin arasında fark edilmeden dökmesidir. Rahatlayacağını sanması boşunadır. Kendiyle baş edemeyen yalnızlar kalabalıklara enkazlarını bırakır. İnsanın ayak bastığı yerlerde küçük dağdan yıkıntılar vardır.
Yalnızlık bir mutluluk çeşididir.
Yıkılmalar, dağılmalar, örselenmeler ise güçlü olmanın ihtiyaç duyduğu yegâne gerçeklerdir. Mutlu insanlar yalnız kalmayı sevmez.
Yukarıda belirtiğim gibi, ‘’ mutluluk çeşididir ‘’ derken demek istediğim: Her insan kendince bir mutluluk inşasına girişir. Bu genelde herkesin sevdiği şey değildir. Mesela mutluluğu sade kabul etmezler.
Edenlerse en ufak şeyde bile yeri göğü inletirler.
Bahsini ettiğim mutluluk çeşidi daha çok içe haykırmakla alakalıdır. Sizde kalan, sizde yaşayan ve sizde tükenen…
Yorum yok